-
1 iyi
хоро́ший хорошо́* * *1.1) врз. хоро́шийiyi adam — хоро́ший челове́к
iyi haber — до́брая весть
iyi ilâç — хоро́шее лека́рство
iyi para kazandı — он зарабо́тал прили́чные де́ньги
iyi bir konuşma — хоро́ший разгово́р
iyi yağmur yağdı — прошёл отли́чный дождь
2) здоро́выйiyimisiniz? — вы здоро́вы?
iyiyim — я здоро́в, я чу́вствую себя́ хорошо́
3) доста́точный, удовлетворя́ющий потре́бностям2. врз.süt çocuklar için iyi — молоко́ хорошо́ для дете́й
хорошо́çok iyi — о́чень хорошо́, прекра́сно
iyi konuştu — он хорошо́ говори́л
iyi ki — хорошо́, что...; повезло́, что...
iyi etmek — а) вы́лечить, исцели́ть; б) хорошо́ / пра́вильно поступа́ть; в) арго огра́бить
iyi olmak — а) выздора́вливать, поправля́ться; зажива́ть; б) подходи́ть, соотве́тствовать; в) быть уме́стным, быть к ме́сту
••iyi dost kara günde belli olur — посл. друг познаётся в беде́
iyi iş altı ayda çıkar — посл. для [осуществле́ния] хоро́шего де́ла ну́жно вре́мя
iyi söz baldan tatlıdır — посл. до́брое сло́во сла́ще мёда
- iyisi- senden iyisini bulamaz
- iyisi mi
- iyisi mi vazgeç
- iyiye çekmek
- iyi gelmek
- ilâç iyi geldi
- palto üstünüze iyi geldi
- iyi gitmek
- bu elbise size iyi gidiyor
- iyi gözle bakmamak
- iyi hoş ama...
- iyi iş doğrusu
- iyiye iyi
- kötüye kötü demek
- iyi söylemek -
2 ilâç iyi geldi
а) лека́рство помогло́б) прийти́сь впо́ру -
3 gelmek
наступи́ть приходи́ть* * *-ir, -den, -e1) приходи́ть, приезжа́ть, прибыва́ть откуда; кудаposta ne vakit gelir? — когда́ прихо́дит по́чта?
yedek parça gelmiyor — запасны́е ча́сти не поступа́ют
buraya geliyor — он идёт сюда́
telgraf geldi — пришла́ телегра́мма
uçakla geldi — он прилете́л на самолёте
2) - den идти́, течь откудаburnundan kan geldi — у него́ из но́са кровь пошла́
musluktan su gelmiyor — из кра́на вода́ не течёт
3) -e попа́сть, угоди́ть кудаkurşun ayağına geldi — пу́ля попа́ла ему́ в но́гу
4) доходи́ть, достига́тьbiz köyün ortasına gelmiştik — мы дошли́ до середи́ны дере́вни
işin sonuna geldik — мы подошли́ к заверше́нию рабо́ты
saat ona geliyor — вре́мя подхо́дит к десяти́
sen artık dört yaşına geldin — тебе́ уже́ четы́ре го́да
5) -e, -le идти́, е́хать (куда-л. с кем-л.)ben İstanbul'a gediyorum, benimle gelir misin? — я е́ду в Стамбу́л, ты пое́дешь со мной?
6) -e приходи́ться на до́лю кого, чтоher birine yüzer lira geliyor — на ка́ждого прихо́дится [по] сто лир
7) -e соотве́тствовать, подходи́тьbu kostüm bana iyi geldi — э́тот костю́м пришёлся мне впо́ру
8) -e поде́йствовать, ока́зывать де́йствиеilâç sana iyi geldi mi? — лека́рство тебе́ помогло́?
9) -e принима́ть (сказанное и т. п.), соглаша́тьсяdediğime geldiniz mi? — вы согла́сны с тем, что я сказа́л?
10) обходи́ться во что, сто́итьbu bardakların tanesi yüz liraya geldi — ка́ждый стака́н обошёлся в сто лир
11) -e подходи́тьburanın havası bana iyi geliyor — кли́мат зде́шних мест подхо́дит для меня́
12) -e возника́ть, появля́ться ( о чувствах)bana bir korku geldi — меня́ охвати́л како́й-то страх
13) приходи́ть, наступа́тьbahar geldi — наступи́ла весна́
okul / okuma zamanı geldi — пришло́ вре́мя учи́ться
sıranız ne zaman gelecek? — когда́ подойдёт наш черёд?
14) подве́ргнуться чему, испыта́ть чтоfelç gelmek — парализова́ться, быть разби́тым параличо́м
başımıza bir belâ geldi — мы пережи́ли несча́стье
15) -e приходи́ться кому кемo bana hısım geliyor — он прихо́дится мне ро́дственником
16) -e показа́тьсяbana öyle geldi — мне так показа́лось
her dakika ona bir yıl kadar uzun geliyordu — ка́ждая мину́та каза́лась ему́ как це́лый год
17) - den поступа́ть откуда (о деньгах)çiftlikten onlara her ayda beş yüz lira gelir — из име́ния им ка́ждый ме́сяц поступа́ет пятьсо́т лир
18) -e сле́довать; присоединя́тьсяekler kelimelerin sonuna gelir — а́ффиксы присоединя́ются к концу́ сло́ва
19) исходи́тьtehlike nereden geliyor? — отку́да исхо́дит опа́сность?
20) -e проника́ть, попада́ть, па́датьburaya ışık gelmiyor — сюда́ свет не проника́ет / не попада́ет
21) -e находи́тьсяokul yolun sağına geliyor — шко́ла нахо́дится по пра́вую сто́рону от доро́ги
22) с некоторыми именами выступают в роли вспом. гл.harekete gelmek — приходи́ть в движе́ние, тро́гаться
meydana gelmek — возника́ть, появля́ться
yola gelmek — испра́виться, образу́миться
23) захоте́тьağlayacağım geldi — мне захоте́лось пла́кать
göreceği / göresi geldi — ему́ захоте́лось уви́деть
uykum geldi — мне захоте́лось спать
24) -e, -den сле́довать, проистека́ть, вытека́тьondan herkese iyilik gelir — от него́ всем добро́
25) быть, оказа́ться (каким-л.)çok gelmek — быть / оказа́ться изли́шним
uzun gelmek — быть / оказа́ться дли́нным / до́лгим
26) -den, e гл. в форме... mez,... mezlik притворя́ться, де́лать вид, что / бу́дтоbilmezden / bilmemezlikten gelmek — притворя́ться / прики́дываться незна́ющим; де́лать вид, что / бу́дто не зна́ет
görmemezliğe / görmemezlikten gelmek — притворя́ться неви́дящим; де́лать вид, что не ви́дит / не замеча́ет
işitmezliğe / işitmemezlikten gelmek — прики́нуться глухи́м / сде́лать вид, бу́дто не слы́шит
••geleceği varsa göreceği de var — погов. что посе́ешь, то и пожнёшь
- gel- gel de
- gelince
- gelip çatmak
- gelip dayanmak
- gel gelelim
- gelip geçici
- gel keyfim gel
- gel zaman git zaman -
4 değil
неiyi değil — нехорошо́
memnun değil — он недово́лен
sen değil, o geldi — не ты, а он пришёл
o, şikayetçi değil — он не жа́лобщик
••- parasında değilim yeter ki alınan ilâç yararlı olsun
- ecek değil
- korkma seni ona şikayet edecek değilim
- ... değil a
- apaç değil a ot bile yok!
- değilden
- değilden gelmek
- o değilden geliyor
- değil mi ki
- değil mi ki bir defa yalanını tuttum artık kendisine güvenemem
- değil yalnız... bile
- değil yalnız... hatta
- değil yalnız... dahi
- değil yalnız ben sen bile geldin
- değil yalnız mümkün hatta zaruridir
См. также в других словарях:
ilaç — is., cı, Ar. ˁilāc 1) Bir hastalığı iyi etmek veya önlemek için türlü yollarla kullanılan madde, em, deva 2) mec. Çare, önlem Birleşik Sözler aç biilaç kortizonlu ilaç kocakarı ilacı sinir ilacı uyku ilacı uyuz ilacı … Çağatay Osmanlı Sözlük
iyi gelmek — 1) yaramak Ağrılarıma bu ilaç iyi geldi. 2) giyecek, üstüne olmak, uygun olmak Palto üstüne iyi geldi. 3) uğurlu gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
İLAC — Derde devâ olan şey. Hastayı veya yaralıyı iyi etmek için içmek veya sürmek üzere verilen şey. * Devâ, mualece. * Mc: Tedbir, çare, tavsiye, derman. * Hastaya bakma, iyi olmasına çalışma … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
DEVA — İlâç, çare. Hastalığın iyi olmasına sebeb olan gıda … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TEDAVİ — İlâç verme. İyileşmesi için bakma. * Hastalığı iyi etme tarzı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
cevap vermek — 1) karşılık olarak bildirmek veya söylemek Onun lakırtı söylemeye niyeti olmadığını göstererek kendisi cevap verdi. R. N. Güntekin 2) gereksinimi karşılamak Keban Barajı, Doğu Anadolu nun elektrik ve su sorununa büyük ölçüde cevap vermiştir. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
almak — i, ır 1) Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) i, den Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak Çocuğu okuldan aldı. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakmak — e, ar 1) Bakışı bir şey üzerine çevirmek Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim. C. S. Tarancı 2) Aramak 3) Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak Limana bakan penceresinden deniz görünürdü. O. V. Kanık 4) Bir şeyin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaldırmak — i 1) Bulunduğu yerden almak Örtüyü masanın üzerinden kaldır. 2) Yukarı doğru hareket ettirmek Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık. S. F. Abasıyanık 3) Yükseltmek Duvarı bir metre daha kaldırmalı. 4) nsz Ürün toplamak, taşımak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kür — is., Fr. cure 1) İyi bakım ve ilaç tedavisi Daireden yıllık iznimi alınca kürümü günde on iki saate çıkardım. H. Taner 2) Özel tedavi yöntemi Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kür yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
lezzetli — sf. 1) Tadı güzel Bizim yazıcı için bundan daha iyi, bundan daha lezzetli bir ilaç olamaz. A. Rasim 2) Zevkli, haz dolu Bu gayretli millet önünde, bu gayretli millet için yaşamak ve gülmek, ne lezzetli bir sonuçtur. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük